Bir zamanlar Ayaz adlı bir köle varmış. Takdir bu ya, köle birgün Sultan Mahmud'un kölesi olmuş. Sultan, köleyi taşıdığı
asil karakteri sebebiyle çok sevmiş. Derken Sultan'ın öylesine
itimadını kazanmış ki,bütün sultanlığın haznedârı tayin edilmiş
ve en kıymetli ve zarif mücevherler, taşlar ona emanet edilir olmuş.
Bu gelişmeyi gören saraylılar ise durumdan pek rahatsız olmuşlar.
Hasetleri ve kibirleri yüzünden, sözüm ona basit bir köleye böyle
bir mevki verilmesini vekendi rütbelerine çıkarılmasını bir türlü
hazmedememişler.
Bu duygular içinde, özellikle Sultan yakınlardaysa
ondan gün geçtikçe daha çok şikayet etmeye başlamışlar ve asil ruhlu
kölenin itibarını zedelemekiçin ellerinden geleni yapmışlar.
Bir gün Sultan'ın huzurunda bir saraylının diğerine şöyle dediği
duyulmuş:
"Köle Ayaz'ın sık sık hazineye gittiğini biliyor musun? Onun
mücevherlerimizi çaldığından adım gibi eminim.
" Sultan kulaklarına inanamamış. "İşin aslını kendigözlerimle
görmeliyim" demiş.
Duvara küçük bir delik yaptırıp, içerideolanları seyretmeye
hazırlanmış. Kölenin sessizce içeri girdiğini,kapıyı kapattığını ve sandığa gittiğini görmüş. Orada sakladığı küçük
bir bohçaymış bu. Bohçayı öpmüş alnına koymuş ve sonra da açmış.
İçinden çıkan köleyken giydiği yırtık pırtık bir elbise!Aynanın karşısına geçmiş. Kendi kendine, "Daha önceleri bu elbiseyigiydiğin zamanlar kim olduğunu hatırlıyor musun?" diye sormuş.
"Bir Hiçtin sen...
Hepsi hepsi satılacak bir köleydin ve Allah, Sultan'ın eliylesana rahmetinden belki de hiç hak etmediğin nimetler lutfetti.
Asla nereden geldiğini unutma! Çünkü mal mülk insanın hafızasınıuçurur, unutuluşlara sürükler.
Şimdi sen de, nimetçe senden aşağıolanlara kibirle bakma ve daima hatırla Ayaz, hatırla!"
Sandığı kapatmış, kilitlemiş ve sessizce kapıya doğru yürümüş.
Hazine dairesinden çıkarken birden Sultan'la yüz yüze gelmiş.
Sultan gözlerini Ayaz'ın yüzüne dikmiş dururken, yanaklarından
aşağı yaşlar süzülüyormuş ve boğazı öyle düğümlenmiş ki,
konuşmakta güçlük çekmiş."Bugüne kadar mücevherlerimin hazinedârıydın, ama şimdi...
kalbimin hazinedârısın.
Bana benim de önünde bir hiç olduğum kendi Sultanımın
huzurunda nasıldavranmam gerektiği dersini verdin."