10.12.2006

Hazine Buldum! :)

Dün geçenlerde bahsettiğim dostuma davetliydim. Kendisi mükellef bir sofra hazırlamıştı. Bebeği ise hala çok tatlıydı :) Diğer davetliler ise hepsi birbirinden mübarek teyzeler ve arkadaşlardı. O kadar huzur dolu okadar maneviyatlı bir akşam geçirdimki anlatmam mümkün değil. Her hareketi her konuşmasında Efendimizin (s.a.v.) sünnetini yaşamaya çalışan , Allah kelimesini dilinden düşürmeyen insanlarla vakit geçirmeye o kadar hasret kalmışımki. Mest oldum resmen. Huzur buldum. İçlerinde bir teyze vardıki onu anlatmam mümkün değil. Tam bir alim. Yüzüne bakınca Allah'ı hatırlatan bir insan. Ağzından bal damlıyor. İki saate yakın ders yaptı. Hiiiç sıkılmadım. Uyuklamadım. O kadar akıcı ve etkileyici konuşuyorduki. Bütün söylediklerini anlattıklarını kaynaklarınıda veriyordu. İmkanım olsaydı dün akşamı kayıt etmek isterdim. Nasip. Bu teyzemiz aynı zamanda tecvid ve hafızlık dersleri veriyormuş. İnşallah programımı ayarlayabilirsem bende başlayacağım. Bu kadar bilgiyi kaç yılda öğrendiniz dedim. Ben başladığımda 23-24 yaşındaydım dedi. Geç kalmış değilsin. Allah zaten kapıları açıyor sen yeterki niyet et. Ben hafızlığa başladığımda zihnim açıldı hafızam güçlendi dedi. İnşallah Rabbim nasip eder. Derslere başlayıp üstesinden gelebilirim. Zaten arapça kursuna başladım. İnşallah ondada muvaffak olabilirim. Teyzenin söylediklerinden aklımda kalanlar. (Keşke not alsaydım yada kayıt etseydim :((( )

Bir kimse mü'min kardeşine darılmaz kırılmazsa. Söylediklerine incinmeyip onu affederse. Kafirlerle savaşta 3 kılıç eskitip. Şehid olan kişi kadar sevap alırmış.

Yaşanmış bir hikaye :

Konya'da cömertliği ile tanınan bir Hasan Ağa varmış. Çoook zenginmiş. Sürekli insanlara yardım eder. Kazanlarla yemek dağıtırmış. Her hafta alimleri toplar dersler yaptırırmış evinde. Bir gün bu derslerdeb birine bir adam gelmiş aniden. İzin falan istememiş. Nur yüzlü bir insanmış ama bakışları çok ürperticiymiş. Bakmış gitmiş. Ertesi hafta yine gelmiş. Bu sefer ben size ders yapacağım demiş. O kadar güzel bir Kur'an dersi yapmışki hepsi bayılmışlar. Ertesi hafta yine gelmiş yine dinlemişler. Alimler Hasan ağa bu hocamız bizede gelsin her hafta birimizde yapalım demiş. Kabul etmişler. Bu yeni hoca bütün alimlere gitmiş. En sonunda haftayada bende yapacağız hepinizi bekliyorum demiş. Hasan ağa hoca giderken boynuna sarılmış hoşçakal demiş. Ders günü gelmiş. Gidiyorlarmış gidiyorlarmış yol bitmiyormuş. Birkaç kişi bu yolun biteceği yok biz dönüyoruz demişler. Kalanlar yola devam etmiş. En sonunda kırık dökük bir mezarlığa gelmişler. Kalanlarda aa biz buraya girmeyiz böyle yermi olur demiş geri dönmüşler. Hasan ağa kırık dökük kapıdan girmiş. Girmesiyle birden müthiş güzel bir sarayda bulmuş kendini. Ortada bir sofra birbirinden lezzetli yemekler. Hoca gelmiş. Hoşgeldin Hasan ağa demiş buyur sofraya. Hasan ağa buraya bayılmış. Düşünmeye başlamış. Benim evim ne kadar kötü burasının yanında. izin istesemde ben burda bekçilik filan yapsam. Aradada bu hocadan istifade ederim demiş kendi kendine. Hoca sormuş. Hayırdır Hasan ağa ne düşünüyorsun. Oda utana sıkıla söylemiş derdini. Hoca gülmüş. Hasan ağa burası senin zaten demiş. Cennetteki mekanın. Ben senin ruhunu bana sarıldığında hemencecik alıverdim demiş. Arkadaşlarında cenazeyi taşıyorlardı. Seni gömüp gittiler.

Hasan ağa cömertliğiyle şehitlik mertebesine erişti. Şehitler öldüklerini bilmezlermiş. Rabbim öldüğünü bilmeyenlerden eylesin inşallah.

10.06.2006

Cumanız Mübarek Olsun

"Size bir sûre haber vereyim mi ki, azameti semâ ile arz arasını doldurmuş, onu yetmiş bin melek teşyî' etmiştir? O sûre Kehf süresidir. Kim cum'a günü bu sûreyi okursa Allah onu öteki cum'aya kadar bu sûre ile mağfiret eder, sonunda üç gün de ziyâdesi vardır. Ve semâya ulaşan bir nûr verilir ve Deccal'in fitnesinden muhafaza edilir. Yatacağı vakit bu sûrenin sonundan beş âyet okuyan hıfz olunur ve gecenin istediği vaktinde kaldırılır." (bk. Tuhfetü'z-zâkirîn, 269)

10.05.2006

Cumartesi Arapça kursum başlıyor. Çok heyecanlanıyorum. Niye böyle heyecan yaptım bende bilemiyorum ama içim kıpır kıpır :) Sanırım uzun süredir monoton olan hayatımda bir değişiklik olacağı için birde yeni birşeyler öğreneceğim için. İnşallah düzenli devam edip öğrenebilirim.

Bu aralar içimi kemiren canımı çok sıkan bir şey yaşıyorum. Dillendirmek istemiyorum. Eğer dillendirirsem hiç olmayacakmış gibi geliyor. Kötüde düşünmek istemiyorum. Pozitif düşünüp pozitif gelişmesini istiyorum. Sadece bu yazıyı okuyanlardan bu sıkıntımın hayırlı bir şekilde çözümü ve son bulması için dua istiyorum.

10.04.2006

Elhamdülillah iyileştim. Fiziki açıdan pek bir sıkıntım yok ama ruhen çok sıkılıyorum. Ramazanı istediğim gibi değerlendiremiyorum malesef. Ramazan öncesi planladığım çoğu şeyi gerçekleştiremedim henüz. İnşallah ramazan bitmeden ramazanı daha iyi değerlendirme fırsatım olur. Ramazanın sonuna geldiğimde (hayırlısıyla ulaşırsam tabii) affedilmeyenlerden olacağım diye çok korkuyorum. Orucum namazım duam kabul olmuyormuş gibi geliyor. Bunlar vesvese biliyorum. Yinede biraz ümitsizliğe kapılıyorum. Velilerle ilgili bir kitap okuyorum. Onlar gibi olmak istiyorum. Kendi ibadetlerime halime bakıyorum onlara bakıyorum ben bu halde cehennemin orta yerine giderim diye sıkıntıya giriyorum. İmam Gazali okuyorum birde. Ne kadar maymun iştahlıyım ben yaa. Fakat birini okurken aklım ötekinde kalıyor hepsini bir okuyorum bende napim :) İbadetler kısmında anlattıklarıyla benim ibadetlerim çok farklı. Huşu yok bende. Özünü kavrayamamışım. Eee zaman geçiyor. Nereye kadar sürecek bu böyle. Toparlanmam lazım. Bakıyorum namazıma yatıp kalkıyorum öylece. Orucum açlıkla kalıyor sanki. Dilime gözüme kulağıma dikkat etmeyede çalışıyorum. Ama bu toplumda o kadar zorki. Yinede yapıyorum. Çünkü Allah'ın rahmetine güveniyorum. Kapısından ayrılmayacağım. Kırık dökük ibadetlerimle belki benide kabul eder.

İsteklerim var hemde çok:

  • Eyüp Sultan'da bir gece sahur yapmak sonrasında sabah namazını kılmak
  • Sultanahmette iftar sonrasında Akşam, Yatsı ve Teravih namazlarını kılmak
  • İstanbuldaki sahabi ve evliya mezarlarını ziyaret etmek dua etmek
  • Hatim indirmek
  • Özellikle yetim ve öksüzlere yardım dağıtmak
  • Kabe'de namaz kılmak dua etmek (yakın gelecekte mümkün değil inşallah ilerde olur)
  • Daha az uyumak daha çok okumak
  • Huşu içinde namaz kılmak
  • Daha çok insanı misafir etmek
  • Miskinlikten tembellikten kurtulmak
  • Dua edebilmek
  • Güler yüzlü olmak
  • Sinirlenmemek
  • vs vs vs vs vs vs vs

Kabe'de ve Medine'de sabah namazlarını STV'den seyrediyorum. Namazları kıldıran imamlar tekbir getiriyor ellerini birleştirmeden üstünü başını düzeltiyor. Rukuya secdeye gidiyor kalkıyor üstünü başını düzeltiyor. Namaz boyunca sürekli bu hareketleri yapıyor. İmam Gazali de namaz kılarken çok fazla hareket edilmemesi gerekmedikçe üst baş düzeltilmemesi gerektiğini okudum. Peki bu imamlar neden böyle yapıyor. Benim bilmediğim yada gözden kaçırdığım birşeymi var. Evdekilerle sürekli tartışıyoruz. Neden böyle yapıyorlar acaba diye.

9.26.2006

Fena grip oldum. Bugün daha iyiyim sadece biraz öksürük var. Pazar günü sabah bir uyandım. Gözlerim ve burnum çeşme. Gözlerim şiş. Burnum kızarık. Boğazım acıyor. Kemiklerim hafif ağrıyor. Birde gece sahura kalkamadım. Uyuyakalmışım. Öyle oruç tuttum. Artık son birkaç saat iflas bayrağını açmıştım :) İştahsız iştahsız yemek yedim. Sonra midem bulandı. Annecim nane limon yaptı. Vitamin aldım ilaç içtim. Kendime geldim biraz. Ertesi gün bütün gün yattım uyudum. Bugüne iyiyim. Elhamdülillah. Canım yemek yemek istemediği için sahurda zorla bir iki lokma yiyorum. O bile idare ediyor. Bu açlığa dayanamıyorum. Tansiyonum düşüyor. Başım dönüyor. Diyerekten bahane üretenlerin çoğunun sahura kalkmadan oruç tuttuklarını öğrendim. Sahura kalkıp iki lokmada olsa yendiğinde gripde olsan tutulabileceğinin örneği var. Ben :P İlk kez sahura kalkmadan oruç tuttum gerçektende çok zor. Napıp edip kalkılmalı. Hem o zaman Ramazanda olduğunu daha iyi anlıyorsun. Hemde gecenin bereketinden faydalanıyorsun. İlk kez bu sene ramazan davulcusunun sesine uyandım. Hemen hemen hergece uyanıyorum onun sayesinde. Eğer kapıya gelirse mutlaka para vereceğim. İnşallah. Haketti çünkü. Bu gece biraz erken kalktım öksürükten dolayı. Davulun sesini duyunca hemen pencereye koştum. Bakayım neye benziyor kapıya gelince tanıyayım diye. Arkasından gördüm yakalayamadım. En iyisi o çalarken gece balkondan vermek. Zaten yere yakın ev :P Başkasına hak geçmesin istiyorum. Keşke hep böyle iştahsız olsamda bir çorbayla sofradan kalksam. O zaman incecik olurdum. Daha sağlıklı olurdum. Hemde midem şişmiyor karnım ağrımıyor çok yemekten. İştah kesmenin yolları varmı acaba? :) Kabe'de ve Medine'de sabah namazlarını seyrediyoruz. Çok güzel. Keşke orda olsak diyoruz. Seneye Ramazana nasip olur inşallah gitmek. Yada daha öncesine. Ramazandaki daha güzel ve bereketli olur herhalde. İnşallah nasibimizde vardır. Ordan oraya atladım. Aklım çok dağınık gripten heralde. Ben dinleneyim biraz.

9.22.2006

Cuma Gününün Fazileti

Cuma günü, büyük bir gündür; Allah Teala, İslamı ve müslümanları onunla şereflendirmiştir. Allah Resulu (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:"Üzerinde güneşin doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür. O gün Adem (a.s.) yaratılmış, o gün cennete sokulmuş, o gün yere indirilmiş, o gün tevbesi kabul edilmiş, o gün ölmüştür. O gün kıyamet kopar ve o gün cennettekilerin Allah Teala'yı anma günüdür."(Müslim)

"Cuma günü daha önceki kitap ehlinede verilmişti. Fakat onlar, onu kabul edip etmeme konusunda ihtilaf edince, o gün kendilerinden alındı. Ondan sonra bize verildi ve bizim için bayram günü yapıldı."

"Cuma günü veya gecesinde ölen müminlere şehid sevabı verilir ve bunlar kabir fitnesinden korunurlar."

Ka'b El Ahbar şöyle demiştir:"Allah Teala, şehirlerden Mekke'yi, aylardan Ramazan ayını, günlerden Cuma'yı, gecelerden de Kadir'i üstün kılmıştır."

Hayırlı cumalar ve hayırlı ramazanlar.


Kaynak: İmam Gazali, İhya'u Ulumid'din, İbadetler, Cuma Namazı, s 297-298
Namazda öz ve ruh durumunda olan şey huşu ve kalbin hazır olmasıdır. Huşu, imanın meyvesi ve Allah Teala’nın azametine yakin derecesinde inanmanın meyvesidir. Allah Teala’nın büyüklüğünü, O’nun her şeye muttali’ olduğunu ve kendi kendisinin kusurlarını bilen bir kimse, namazda da, namaz dışında ki hallerinde de huşu duyar.

“Vay o namaz kılanlara ki namazlarından sehv ederler.” (Maun,4) ayeti şu anlamlarda tefsir edilmiştir:

Namazdan sehv etmek, onda huşu duymamaktır.
Fikir dağınıklığı yüzünden kaç rek’at kıldığını şaşırmaktır.
Namazı unutup vaktini kaçırmaktır.
Namazı önemsememektir. Bu sebeple de, onu vaktinde kılmanın sevincini, vaktinden çıkarıp kazaya bırakmanın üzüntüsünü duymamak ve ne birinci halin sevabını, ne de ikinci halin vebalini önemli bulmamaktır.
Namazın hatırını saymayıp onunla telifi yakışık almayan ancak namaz kılmayanlara yakışan kötülükleri ve günahları işlemektir. Çünkü, Allah Teala, “Namaz aşırılıkları ve çirkin şeyleri nehyeder.” Buyurmuştur. Bunları yapmak ise namazı dinlememek ve onu saymamaktır.

Farz namazlardaki eksiklikler sünnet olan namazlarla telafi edilir.

Allah Resulu (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde ilk sorulan amel namazdır. Şayet onun farz kısmında eksiklik görülürse, Allah Teala meleklere : ‘Kulumun sünnet namazları varsa, eksikliğini onlarla tamamlayın.’ diye emreder.” (Sünen sahipleri, Hakim) Bu da Allah Teala’nın bir lütuf ve merhametidir. O, kulunu batırmak için değil, kurtarmak için bahane arar.


Kaynak: İmam Gazali, İhya'u Ulumid'din, İbadetler, Namazın Sırları ve Önemli Meseleleri, s 289-290
Bir adam bir ağacın altında tefekkür ederken kuşlar ağaca üşüşüp sesler çıkarır ve onun tefekkürüne mani olurlarsa, kendisi önce onları kovmaya çalışır, fakat kovmakla onları uzaklaştıramazsa ağacı terketmek zorunda kalır.

Bu misaldeki kuşlar, zihne takılan gailelerdir. Ağaç ise o gaileleri doğuran mal, mevki, ev ve barktır. Sineklerin tasallutundan kurtulmanın çaresi de, onları davet eden ve üreten pis maddeyi ortadan kaldırmaktır. Sivrisinekler çoğalıncai onlarla baş etmenin yolu da bataklığı kurutmaktır.


Kaynak: İmam Gazali, İhya'u Ulumid'din, İbadetler, Namazın Sırları ve Önemli Meseleleri, s 278

9.21.2006

Dost istersen ALLAH yeter!

Arkadaş istersen KUR'AN yeter!

Düşman istersen NEFİS yeter!

Zenginlik istersen KANAAT yeter!

Nasihat istersen ÖLÜM yeter!
Yağ yağ yağmur
Teknede hamur
Ver Allah'ım ver
Hayırlıca yağmur

9.20.2006

Bugün tatlı dilli dostumu ve dünya tatlısı oğlunu görmeye gittim. Kendisiyle yaklaşık 3 sene önce tanıştım. Yurtdışından yeni geldiğinde tanıştık. Başörtüsü problemi yüzünden buradaki çok iyi bir üniversitedeki iyi bir bölümü (!) bırakıp yurtdışına çıkmış. Orada okulunu bitirip buraya gelmiş. Bir arkadaş vasıtasıyla tanıştık. Çok ihlaslı Allah ve peygamber (s.a.v.) sevgisiyle dolu bir insan. Onunla konuşmak birlikte olmak bana huzur veriyor. Bunalan ruhumu rahatlatmak dertleşmek için gittim. Onuda bunalmış gördüm. Başka bir arkadaşta geldi. Onunla yeni tanıştım. Bize çok güzel bir Kur'an sohbeti yaptı. Ricamız üzerine. Saatlerce dinleyebileceğimiz fakat malesef sadece bir süre yapabildiğimiz bu muhabbet bile ruhuma su serpti. Rahatlattı. Uzun süredir uzak kaldığım ortamlara inşallah yeniden katılmak nasip olur. Bu dünya telaşesi insanı boğuyor sıkıyor boğuyor sıkıyor posasını çıkarıp bir kenara fırlatıyor. Duygusuz ruhsuz kala kalıyorsun ortada. Ramazanı fırsat bilip kendime manevi bir program yapacağım. İnşallah uygulayacağım ve bereketli gecireceğim.

9.19.2006

Sabrımı o kadar basit şeylere harcıyorumki gerçekten sabredilecek zamana ise hiçbirşey kalmıyor.
Hak şerleri hayreyler
Zannetmeki gayreyler
Arif anı seyreyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Sen Hakk'a tevekkül kıl
Sabreyle ve razı ol
Kanaat et rahat bul
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.
Sela verildi.
Tanımıyorum.
Bilmiyorum.
Allah rahmet eylesin.
Ramazana erişemedi.
Bir tuhaf oldum.
Ölüm gelecek.
Ben hazır değilim daha.
Bunuda bile bile öyle boş işlerle neden hala uğraşıyorum.
Bunuda bilmiyorum.
Kendimi bazen çok iki yüzlü hissediyorum.
Herşeyim var.
Elhamdülillah.
Sağlıklıyım.
Peki niye bu şükürsüzlük.
Peki niye bu nankörlük.
Evliyaların velilerin hayatlarını anlatan cdleri seyrettikçe daha çok mahçuplanıp utanıyorum.
Birde onlarla ilgili kitapları okuyorum.
Onlar gibi olmak istiyorum.
Ama kendimi terkedemiyorum.
Nefsimi terk edemiyorum.
İradem çok zayıf.
Hemen yoruluyorum.
Yorulduğumda hadi kalk diyecek birini istiyorum.

9.13.2006


Allah'ın azabından kork!!!
Ateş var!!! Ateş!!!
Hesaba çekilmeden evvel, kendini hesaba çek!!!!

Vermek

İyi müslüman alanlardan değil verenlerdendir. Vermek kolay değildir. Herkese nasip olmaz.

Rabbim hepimizi verenlerden eylesin.

9.11.2006

İbrahim Havvas Hz.

İhlası, cömertliği ve yardımseverliği ile tanınan İbrahim Havvas Hz. Bağdat evliyalarındandır. Doğumu kesin olarak bilinmemektedir. Miladi 903 senesinde Bağdat'ta vefat etmiştir. Kabri Rey camiindedir.

Mekke'de doğan islamın nuru bir çığ gibi büyüyordu. Bu sadece kılıçla elde edilen bir zafer değil. Gönüllere Hakkın damgasını vuran bir futuhat. İslam zengin insan sevgisi, hoşgörüsü ve adaletiyle insanları hak dinine çağırıyor. Gönülleri fethediyor. Bizans kılıç gücüyle ordularıyla bu iman gücünü durdurmaya çalışıyor. Hakk'a karşı kılıç, adalete karşı zulüm, insanlığa karşı vahşetle mukabele ediyor ama Hz.Muhammed'in çağrısı Bizans sarayında bile insanların kalbine işlemiştir.

Bizans hükümdarının kızı kendi kendine Hakk'ı buldu. Bu dünya boşuna yaratılmadı. Bu güzellikleri yaratan doğurmaz doğrulamaz diyerekten müslüman oldu. Rüyasında İbrahim Havvas Hz. ni gördü. Kendisine yardıma çağırdı. Müslüman olduğu için gördüğü türlü işkencelerden bitap düştü. Yakılmak üzere iken İbrahim Havvas Hz. yardımına geldi. Fakat prenses o gelince son nefesini verdi. Prensesin en büyük özelliği cömert olmasıydı. Eline ne geçse fakirlere yetimlere dağıtırdı. Bu cömertliğide kendisine imanı nasip etti.

Allah cömerttir cömertleri sever.

İmanın hakikati Allah'ü Tealadan başkasına güvenmemektir. Herşeyi O'ndan bilmek ve O'ndan beklemektir.

Hakiki müminin (sıddık) anlama kabiliyetinde (firaset) yanlışlık olmaz.

Rabbim hayırlara çıkarsın

Kötü kötü rüyalar görüyorum. Hiçbir zaman kötüye yormuyorum. İnşallah hepsinin sonu hayırlıdır. Bugün ise müthiş bir iç sıkıntısıyla uyandım. Bu sıkıntı hala devam ediyor. Rabbim hayırlara çıkarsın.

Kendimi sürekli ikilemler içinde buluyorum. Hangisini seçmeliyim karar veremiyorum. Allah'ım sen kararlarımı benim yerime ver. Ben bunu beceremiyorum. En hayırlısını en doğrusunu sen bilirsin.

Güzel insanlardan güzel ortamlardan koptum bir süredir. Oralarda huzur buluyordum. Acilen yeniden buluşmam lazım. Bu günahlarla örülü dünyada Allah diyen insanlar etrafımda olmayınca durum felakete dönüşüyor. Kayma ihtimali artıyor. Tekrar hayırlı insanlarla buluşmalıyım.

Ramazan geliyor. Recep ve Şaban pek bereketli geçmedi. İnşallah Ramazan'da temizlenebilirim.
Yorum kısmında bir problem var. İsimsiz olarak yorum yapılabiliyor ama diğer kısımlarda yapılmıyor. Sanırım sıkıntı beta blogger kullanmamdan kaynaklanıyor. Yorum yapmak isteyenler isimsiz kısımdan yazabilirler. En sonada isimlerini yazarlarsa çok sevinirim :)

9.08.2006

Beraat Kandilimiz Mübarek Olsun

Gecikmeli bir mesaj oldu. Dün kandille ilgili bir şeyler yazmıştım. Yayınla demiştim. Neden çıkmamış anlamadım ve çok üzüldüm :( Hayırlısı olsun.

Dün gecem malesef benim açımdan çok bereketli geçmedi. Şehir dışından misafirimiz vardı. Kendileride pek inançlı insanlar değildi ve ben onlara hiçbirşey anlatamamanın ezikliği pişmanlığı içindeyim. Rabbim hidayet nasip etsin. Gece 12:00 gibi birşeyler yapma fırsatı bulabildim. İnşallah kabul olmuştur. İnşallah günahlarım bağışlanmıştır. Rabbimden fazla birşey isteyemedim. Utandım. Hangi yüzle hangi kullukla isteyebilirim ki. O en doğrusunu bilip verir inşallah.

Belediyenin Arapça kursuna kayıt oldum. İnşallah muvaffak olurum. Öğrenebilirim. Tamamen olmasada Kur'an-ı Kerim'den bazı kelimeleri okurken anlıyor olmak güzel olur inşallah. Osmanlıca ve Arapça arasında kararsız kaldım. Evime yakın olanı tercih ettim bende. Osmanlıcayıda Arapçayı hallettikten sonra öğrenirim artık. Allah ömür verirse.

Cumamız mübarek ve bereketli olsun.

8.28.2006

Mehmet Emin Tokadi Hz.

O evliyalar bahçesinin her yaprağında ayrı güzellikler bulunan yüz yapraklı gülüdür. O hidayet yolunun rehberi, o evliyaların hocasıdır. İstanbul'da Ashab-ı Kiram'dan sonra medfun bulunan üç büyük evliyadan biridir. 1664 senesinde Tokat'ta doğmuş ve 83 yaşındayken İstanbul'da vefat etmiştir. Unkapanına inen cadde ile Zeyrek yokuşunun kesistiği tepe üzerinde Soğukkuyu Piri Paşa Medresesi kabristanına defnedilmiştir.

Mekke'de İmam-ı Rabbani Hz.'nin oğlunun talebesine (Ahmet Yekdes Cüryani Hz.) talebe olmuştur. 3 sene sonunda hocası artık İstanbul'a gitmesini istemiştir. Kendisinden son bir arzusunun olup olmadığını sormuştur. Mehmet Emin Tokadi Hz.'de hocasından dua istemiştir:

"Benim vefatımdan sonra kabrime gelip bir fatiha okuyanın vücudu cehennem ateşinde yanmasın."

Bu dua isteği karşısında hocasına şu hadiseyi hatırlatmıştır :
"Birgün Resulallah Efendimiz (s.a.v.) 'in yanına Cebrail (a.s.) gelir. 'Ya Resulallah Ebu bekir'in (r.a.) 1 saatlik ibadeti 70 senelik ibadet hükmüne geçer' dedi. Resulallah Efendimiz (s.a.v.) hemen Ebu bekir (r.a.) Efendimizi çağırdı. Geldiklerinde 'Evde ne yapıyordun?' diye sordu. Ebu Bekir Sıddık (r.a.) şöyle cevap verdi. 'Ey Allah'ın Rasulu. Hatırıma şöyle şu gelmişti. Hakk Teala cenntei ve cehennemi yarattı. Her ikisinide dolduracağını takdir etti. Ya Resul Allah bende evde Hakk Teala'dan vücudumu cehennemi dolduracak kadar büyük yapmasını diledim.'"


Hocası kendisine şunları söyledi :" Vasiyet etki vefatından sonra kabrini kolay bulunacak bir yere yapmasınlar. Virane bir yere defnetsinler. Kimse bilmesin. Ancak, nasibi olanlar gelip bulsun, dua etsinler.

  • Yaptığımız herşeyi mutlaka yazan var.
  • İyilikte mükafat, kötülükte hazan var.
  • Ham insanlar küf kokar, çünkü onların kalpleri kararmış, paslanmıştır. Merhamet buz tutmuştur onlarda. Ham insan kalpte kırar, haramda işler.
  • Öyle iyi bir insan olki, kimse senin yüzünden cehenneme gitmesin.
  • Hiçbir kimseye suizan etme, hiçbir kimseyi kendinden aşağı görme, insanlara tevazu ile yaklaş.
  • Hakikaten ölüm musibetlerin en büyüklerindendir. Ölümden nasip ibret almaktır. İbret alıp onu nasihat kabul ederek işlek bir yol olduğunu ondan hiç kimsenin kurtulamayacağını bilen ve o yola evliyanın sevgilerini kazanarak hazırlanan kimseye ne mutlu. Ondan ibret almayana ne yazık.
  • Bize gelen musibet ve sıkıntıların Allah'ın takdiriyle olduğunu bilelim.
  • Bu dünyanın esası mihnet ve sıkıntı üzerine kurulmuştur. Sıkıntının ise sabretmekten başka ilacı, katlanmaktan başka kurtuluşu yoktur. Şu üç sabır çok sevgilidir. Bunlar; taatte, Hakk'a kullukta, günah işlemekte, bela ve mihnet altında sabırdır.
  • Bütün mesele yolcu olduğumuzu unutmamaktır. Tuli emel felakettir. Yani, ölümü unutmak, tevbe istiğfarı unutmak felakettir. Bir kimse tevbe istiğfar yapmıyorsa kalbi katı demektir. Tuli emel sahibi demektir.
  • Allah Teala iki korkuyu bir kulunda cem etmez. Hadis-i Kutsi'de "Dünyada benden korkan, ahirette korkmasın. Dünyada benden korkmayan, ahirette benden çok korksun." buyuruyor.
  • Korkmak sevginin alametidir. Seven korkar. Sevmeyen korkmaz. Onun için Allah sevgisini Allah korkusunu Allah nasip etsin. Nasibe hazırlıklı olmak lazım. Kibirli olanı Allah Teala sevmez. Allah Teala sevmediklerini muvaffak etmez.

Güllerin Efendisi (s.a.v.)




İbn-i Ömer ve Sehl ibn-i Sa’d (radıyallâhu anhümâ) hazretleri, Efendiler Efendisi’nin şöyle buyurduğunu naklederler:


Nasıl istersen öyle yaşa, fakat bil ki, bir gün mutlaka öleceksin.Kimi seversen sev ama unutma ki, bir gün ondan ayrılacaksın.Dilediğin gibi davran, lâkin şu da her zaman hatırında olsun ki, her yaptığının karşılığını mutlaka göreceksin.

Hâkim, Müstedrek, 4/360; Taberânî, Mu’cemu’l-Evsad, 4/306; Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 2/252

Rabbim her anımızı şuurluca yaşamayı nasip etsin.

Her yaptığımız hareketten her söylediğimiz sözden hesaba çekileceğimizi unutturmasın.

Rabbim hepimizi rızasına ulaştırsın.

8.25.2006

Arayı arayı bulsam izini....



Bu sıralar büyük evliyaların hayatlarını anlatan filmlere takmış durumdayım. Şimdilik iki tanesini seyrettim. Bence çok başarılı. Etkileyici. Dört tarafımızı günahın çirkinliğin sardığı şu dönemde insana manevi bir destek oluyor. Kendine gelmeni sağlıyor. Seyrederken aldığım kısa kısa notları burayada aktarıp hem paylaşmak hemde kendime bir arşiv oluşturmak istedim. İnşaAllah istifade eden çok olur.

İlk seyrettiğim film Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.'nindi.
  • Hasankale'de 1703 yılında doğdu. Siirt'de (Tillo) 1780 yılında vefat etmiştir. Küçük yaşta hocası İsmail Fakirullah Hz.'nin yanında eğitime başladı. Hem dini hem akli ilimleri öğrenmek için sürekli okudu. Tek arzusu yazmak ve insanlığa birşeyler bırakmaktı. Fakat yazmak için hazır olduğu anı beklemesi gerekiyordu. En büyük zevki dağlarda dolaşmak ve teffekkür etmekti.
  • Hocası İsmail Fakirullah Hz.'dir.
  • Eserleri :

Marifetname : Akli ve nakli ilimleri ihtiva ediyor.

İrfaniye : Arapça, Farsça, Türkçe olarak yazdı. İrfanı ve irfan sahiplerini anlatıyor.

İnsaniye : Arapça, Farsça ve Türkçe olarak yazdı. Talim ve tasavvuf kitabıdır.

Birçok şiir yazmıştır.

  • Sabır. Tevekkül. Kanaat.
  • Allah'u Teala'dan gelen herşeye katlanmak gerekir.
  • Ey göz nedir uyku/Gel uyan gecelerde/Alemin tümüne bakda bu hikmetleri seyret/Gecenin yaratıcısını bul ve O'na hayran ol.
  • Okumak hoştur.
  • Ara! Kendini bul!
  • Sırrın yolu Allah aşkıdır.
  • Ayrılmak olmasaydı, kavuşmak olmazdı.
  • Ölüm, zorlu bir imtihan.
  • Gönül gaflet uykusundan uyanırsa sevgilisini bulur.
  • Acılar imtihandır. Sabırlı ol!
  • Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz.
  • Hakikatin katibi ol.
  • Hızlı giden çabuk yorulur.
  • Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler.
  • Yanmadan olunmaz/Olmadan bulunmaz.
  • Her canı fanidir. Baki olan Allah'tır.
  • Allah güzeldir, güzeli sever.
  • Nefis eşkiyadır. Akıl şifadır. Akıl kainat kitabını okur.
  • Himmeti dünya olanın kısmeti şehvettir.
  • Maksadı ahiret olanın kısmeti cennettir.

İkinci film Hayat Bin Kays El-Harrani Hz. idi.

Evliyanın büyüklerinden olan Hayat bin Kays El-Harrani Hz. ömrünün 50 senesini Harran'da geçirmiştir. Türbesi, bugün Urfa'nın Harran ilçesinde ve ziyarete açık bulunmaktadır. Harrani Hz.'nin 1985 yılında vefat eylemesinden 2 sene sonra, Kudüs Sultan Selahaddin Eyyubi tarafından fethedildi. Harrani Hz. vefatından sonrada kerametleri görülen 4 büyük veliden birisidir.

Benim seyrettiğim bölümde Selahhaddin Eyyubiyi öldürmek için görevlendirilen Hristiyan bir askerin Hayat Bin Kays'ın dergahında bir süre zaman geçirmesi ve suikastı gerçekleştirememesini ölürken kelimei şehadet getirerek müslüman olmasını anlatıyordu. Hayat bin Kays hz.'nin birçok kerametinden bahsediliyordu. Hindistandaki bir adadan Harrana yürüyerek gelinmesi. Dağ deniz demeden ve kısa sürede. Evli bir kadına bakan bir işçiye yanında olmadığı halde tokat atması. Hastaları Allah'ın izniyle iyileştirmesi. Cami yapılırken kıblenin yerini yanlış inşaa edip doğru olduğunu iddia eden kişiye Kabe'yi göstererek doğru yeri göstermesi. Kuraklıktan kavrulan Harranda yağmur duasına çıkarak dua edilmesi ve yağmurun yağması. Suikast için gelen askerin niyetini anlayıp onu imana davet etmesi gibi birçok kerameti vardı.

  • Namaz vakti gelince kılmak istemeyen son nefesinde kelimei şehadet getiremez.
  • Dua etmeyen arzusuna kavuşamaz.
  • Kılıç ordusu kadar dua ordusuda gereklidir.
  • Öfke şeytandandır.
  • Bu dünyaya her gelen göçmek için gelir.
  • Dünya sevgisi kötülüklerin başıdır.
  • İyilerin arasında olan, ne niyetle olursa olsun, iyilerin hatırına kurtulur.

Görelim mevla neyler neylerse güzel eyler :)